Iyi ki dogdun Nikola Tesla

http://oku.nesliufuk.com/muhtemelen-gelmis-gecmis-en-buyuk-bilim-adami/2009/07/10/

Ufuk,

bugun sana cok fazla muhalefet ettim biliyorum ama konu Nikola Tesla olunca dayanamadim. Burda da dadanmaya karar verdim. Simdiden kusura bakma. :)

Nikola'yi ben de cok severim. Edison gibi man kafalik yapip dogru yolu bulana kadar 1000 farkli yoldan denemezdi. ilk once sistemi kafasinda canlandirirdi. orda en ince ayrintisiyla kurguladiktan sonra gerceklestirirdi. Hatta bu yuzden, kafasinda projelerin cogunu not edemedigi soylenir.

Simdi sen yazinda, sanki bu Nikola abimin Sovyet Rusyasi bilim adamiymis gibi gostermissin ya bu firsatla da en buyuk dusmanina saldirmissin ya iste tabii ki muhalefet edicegim konu da budur :) Umarim okursun.

Nikola Rus degildir. Neden ismini kiril alfebesiyle yazdigini hic anlamadim. Hirvat dili de latince alfebe kullanir.

Sirpli bir Avusturya Imparatorlugu vatandasiydi. Simdiki Hirvatistan topraklarinda yasadi. 30 yasinda da New York City'e goc etti ve olene kadar (60 sene kadar) Amerika'da yasadi. Butun buluslarini Amerika topraginda ve Amerikan kapitalistlerinin finansmaniyla yapti. Hatta ilk Amerika'ya gittiginde Edison'un sirketinde calisti. Sonra o sirketten ayrildi ve ondan sonra Edison'la hep dusman kaldilar. Edison'la arasindaki en buyuk savas da dogru akim ve alternatif akim savasiydi. Savasi kimin kazandigini soylememe gerek yok sanirim. :)

Tamam.. Amerika tu kaka.. heryerde bunu soyleyelim.. Tamam abi anladim eyvallah.

Ama Nikola gibi guzel bir abimini dogum gununu de "haksiz yere" bu ise alet etmeyelim dimi :)

Bu arada, askerdeyken Tesla hakkinda cok guzel bir biyografi okumustum. Herkese tavsiye ederim. http://en.wikipedia.org/wiki/Tesla:_Man_Out_of_Time

Tesla'yi anmak isteyenler de kisaca sunu okuyabilir. http://en.wikipedia.org/wiki/Nikola_Tesla

Tuu buralara ne olmus boyle

Cok sevgili olmayan okuyucularim,

bir gazla seyahatlerimi yazmak uzere basladigim bu blog macerasi, bir baktim ki 2 tane yaziyla son bulmus. birader ben bu ara Juba, Sudan'a gittim geldim. O kadar sey gordum. Mesela, Nil nehrinde Izmir'den ithal bira caktim. Ote yanda, kendimi asfalti olmayan toz toprak ama sehir merkezindeki (merkez dediysem istiklal caddesi akliniza gelmesin) yollara vurdum (vururken altimda Jeep vardi yalniz) dere tepe duz gittim. (valla dumduzdu. 25 sene suren savastan olsa gerek)

ama nedir? buraya bir sey yazmamisim. cok ayipladim kendimi. o kadar gez dolas ama burda kendi kendine durum izahi yapma. pes!

olmmm ben bi de etiyopya'ya gittim ya. onu nasil unuttum. Adis Abeba'da takildim. Internet fakiri ama kahve ve dilber cevheri beles denecek kadar ucuz ulke etiyopya hakkinda da hic bisi demedim ki. tekrar kendimi kiniyorum. hayret valla.

ya bir suru de fotograf cektim var ya daha gecen gun tembelligimi attim da facebook'a adis abeba fotolarimi koydum ama Juba fotolari halen bilgisayarimda yatiyor. onlari da bir gun (umarim yakin bir gundur) internet camiasiyla tanistircam sayin olmayan okurlarim.

neyse ben sizleri etiyopya fotolarimla bas basa birakip kuytu koseme tekrar geri cekiliyorum.

Kulliyatin adi: Etiyopya manzaralari
Kulliyat adedi: 3

http://www.facebook.com/album.php?aid=71072&id=718209116&l=a806dffa14
http://www.facebook.com/album.php?aid=71066&id=718209116&l=d416ac284b
http://www.facebook.com/album.php?aid=71086&id=718209116&l=a05c922483

ulan daha yuzumu bile taglemedim. orda en cok turke benzeyen benim lan. karistirmayin. beni zencilerle karistiran olursa, tartaklarim. esmeriz de birader o kadar da afedersin neyse...

Kudus

Hazir Ramallah'a kadar gelmisken meshur sehir Kudus'u gormemek olmazdi. Ozcan'la beraber anlasip Ramallah'tan bir taksi tuttuk. Taksiciyle bizi goturup getirmesi icin 350 shekele (100 dolar kadar) anlastik. Kudus'e gitmek Ramallah'a gelmek kadar zor olmadi. Kapilar acikti ve hic bir sorun yoktu. Hatta duvarin ordan gecerken bir kac fotograf cekmek icin indik. Dunyanin dort bir yanindan gelen protestocular buralara sadece yaziyla degil cizimle de duygu ve dusuncelerini aktarmislar. bir kac fotograf cekip devam ettik.

Kuduse geldigimizde sur icinde olan eski sehir denilen yere gitmeden once zeytin dagina geldik. Orda bir arap amca ve devesinin askina sahit olduk. Bu sovu icin de para istedi. Fakat, ben ask icin para vermemek gibi bir prensibim oldugunu soyleyip reddettim. Inandi sanirim... Sonra asagi dogru inip Magdanali Meryem'in mezarinin oldugu soylenen ya da ben oyle anladim bir Ortodoks kilisesinin avlusunda fotograf cektirdim. Orda dingin ve yasli bir amcanin guzel bir fotografini cektim. Asagida bakabilirsiniz.

Ardindan, eski sehire girdik. Surlar icinde hapsolmus ve iyice labirent haline gelmis bu sehir bize neden bu topraklarin bu kadar karisik oldugunu ve sonsuza kadar boyle karisik olacagini cok guzel ozetledi. Cunku, bu sehirde. uc dinin de en fanatik oyunculari bu sahnede kendine bir yer kapmak icin apansiz bir sekilde gosteri yapiyor ve kendi rituellerinin ne kadar da dogru oldugunu tekrar tekrar vurguluyorlar. Aslinda, cok bir sey anlatmaya gerek yok. Cogumuz oradaki durumu ve dinlerin bu kadar ic ice oldugunu biliyoruz ama bilmekle gormek cidden cok farkliymis.

Birazcik anlatmaya calisayim. Mesela, musluman mahallesinde yururken, birdenbire cocuk sesleri kesilip ortam birdenbire restore edilmis ve zengin bir kasaba havasina burunuyor. Ne oluyor diye etrafa bakarken, bir bakiyoruz sinegoglar falan var. insanlar ibranice konusuyor. 10 metre onceki sokakla hic bir alakasi yok. Biraz daha yuruyoruz. Bu sefer ortam kararip biraz daha eski bir yere benzemeye basliyor. Yine etrafa saskin gozlerle bakarken, karsidan siyaha burunmus rahip ve rahibelerin geldigini goruyoruz. Bir sokak uzerinde bu kadar kultur soku yasanabilecegini bugune kadar inanmazdim. Ama varmis.

Aslinda daha cok sey anlatasim var ama hem bu sehir hakkinda cok konusuldugundan (ki ne anlatsam surda hemen klise olacak) dolayi hem de hassas bir konu oldugundan dolayi sizlere cektigim fotograflardan sectiklerimle basbasa birakiyorum.

Asagidaki fotografa tiklarsaniz, Picasa'daki hesabima gidip orda tum fotograflari gorebileceksiniz. Aslinda, direk bloguma koymak istemis olsam da bir "google expert" olarak bir turlu kolay yolunu bulamadim. Iyi seyirler...


Ramallah'ta ilk gece

Bugun saat sabah 10 civarinda 12.25 THY Tel Aviv ucagina binmek uzere ben ve 3 sirketten arkadas daha Yesilkoy havalimanina geldik. Check-in yaptirdiktan sonra, Is bankasi Lounge'a gidip oturduk. Kahveler sandvicler derken saat 12'yi buldu. Kalktik ucagin kalkacagi kapiya dogru gittik. Tam guvenlik kontrolunden gecip yerlerimize oturmusken birdenbire anons geldi. Ucak 1 saat 15 dakika rotar yapicakmis. Off keske daha once haber verselerdi rahatimizi bozmasaydik dedik ama tabii kendimize dedik.

Tam 1.30 saat bekledikten sonra, ucaga alindik. Oturduk. Ucagin kalkmasini beklerken bir saat da orda bekledik. Ucak Yesilkoy'den havalanirken saat 3.00 olmustu bile. Havada pek bir surpriz yoktu. 5'e 20 kala Tel Aviv havaalanina inmistik.

Havaalani cok ilginc bir havaalaniydi. Klasik uzun ve sIkIcI bir havaalani koridoru katedip yuvarlak seklinde tasarlanmis ve tepesine de bir kuppe kondurulmus alisveris merkezini fazlasiyla andiran merkez kismina geldik. Ordan kuppe etrafinda biraz dolastiktan sonra pasaport kontrol oklarinin gosterdigi baska bir koridora girdik ve yine uzun ve sIkIcI bir havaalani koridorundan sonra pasaport kontrol noktasina ulastik. Amerika'da ya da Turkiye'de gordugumden daha kucuk bir alanda ve daha cok bir banka subesini andiran siralardan birine girip sirami beklemeye basladim.

Sira bana geldiginde, gorevli kadin kibar ve gulumser bir sekilde neden geldigimi, sirketimi ve nerde calisacagimi sordu. Hepsini cevapladiktan sonra, kenarda bekleyin dedi. Olur dedim ve siradaki diger kisilerle ilgilenmeye basladi. Biraz bekledikten sonra, bir guvenlik gorevlisi gelip onu takip etmemi soyledi ve ozel bir bekleme salonunda beklememi rica etti. Ben de kiramadim tabii ki.

Bir saat kadar bekledikten sonra, biri benim ismimi soylemeye calisti. Ben de anlayip yanina gittim. Babamin ve dedemin ismini, nereye gittigimi, ne yapacagimi ve ne kadar kalacagimi soyledi ve bunlari amerikan vizemin de fotokopisinin cikarildigi bir dosyaya not etti. Tesekkur edip tekrar beklememi rica etti. Yine kiramadim. O kadar beklemisim. Biraz daha bekleyebilirdim.

Aradan bir yarim saat kadar gectikten sonra, baska biri gelip yine ismimi soylemeye calisti. Gerci bu daha becerikli cikmisti. Neyse, beni bir odanin kapisina getirdi. Ilk kez Israil'e geldin dimi dedi. Evet dedim. Tamam deyip iceri buyur etti. Bilgisayar basinda bir kadin, ilk once ismimi sordu. Sonra Turkiye'de dogup dogmadigimi ve ardindan babam ve dedemin de Turkiye'de dogup dogmadigmi sordu. Ben de hatri sayilir geriden gelen atalarimin Turkiye sinirlari icinde dogdugunu soyledim. Ferahladi. Ardindan da ne zaman okuldan mezun oldugumu, mezun olduktan sonra ne is yaptigimi, ne zamandir bu sirket bunyesinde calistimi sordu. Ben de elimden geldigince cevapladim. Tam herhalde bana is teklifi edecekler derken sizi disarda bir iki dakika daha bekletcem sonra da gidebilirsiniz dedi. Hay hay dedim.

Hakkaten bir iki dakika sonra bir cengaver gelip pasaportumu verdi. Guvenlik kontrolunden gectikten sonra, sirketin Ramallah ofisinden birisi gelip bizi aldi. Arabayla Tel Aviv'den Ramallah'a dogru yola ciktik.

1 saat kadar sonra, Israil'in ordugu post modern cin seddine geldik. Girmemiz gereken kapi bilmedigimiz ve soramadigimiz bir nedenden dolayi kapaliydi. Bir yarim saat kadar o kapinin acilmasini bekledik. Fakat kapinin acilasi gelmediginden dolayi sofor arkadas baska bir yerden zorlayalim bakalim deyip duvarin etrafini dolanmak icin 20 dakika kadar araba surdu. Obur tarafina ulastigimizda neyseki kapinin acik oldugunu gorduk. Ordan girdik. Sonunda aksam 9 sularinda Ramallah sinirlari icine girebilmistik. 5 dakikalik bir yolculuktan sonra sonunda su an bunlari yazdigim Grand Park Otel'e sagsaglim ulastik...

Su an gece saat 12 ve yarin beni yeni ve ilginc bir gun bekliyor gibi...